"VALİİİ, VALİİİ! CAMİYİ YIK AMA ADALETİ YIKMA!"


İkinci halife Hz. Ömer (ra) zamanında, Suriye'deki Şam valisi, kente büyük ve güzel bir cami yapmak ister. Amacı, Şam'daki Müslümanlar'ın topluca biraraya gelebilecekleri merkezi bir ibadethanelerinin olmasıdır. Zira kentte Müsümanlar'ı biraraya getirebilecek böyle bir adrese ihtiyaç da vardır. Bu yüzden, yapılacak olan caminin kentin merkezi bir yerinde inşa edilmesi gerekmektedir.
Şam valisi, inşa edilecek olan cami için en uygun yeri belirlemek üzere ekip görevlendirir ve bunlar şehrin her köşesini "alıcı gözüyle" incelerler. Günler süren keşif ve taramadan sonra, cami inşası için en uygun yeri belirlerler. Ondan sonra hiç vakit kaybetmeden toprağa ilk kazmaları vurup inşaata başlarlar, tabii ki.
Şam'daki Müslümanlar cami projesine öyle büyük bir aşk ve şevkle girişmişlerdir ki, başından beri bir şeyi hiç akıllarına getirmezler; o şevkten dolayı bir hususu unuturlar: Üzerinde cami inşa ettikleri arsanın bir sahibinin olabileceği ve arsa sahibinden ne arsasının satın alındığı, ne de böyle bir inşaat için izin istendiği.
İşin garabeti şu ki, üzerinde caminin inşa edildiği arsanın mülkiyeti bir Yahudi'ye aittir. Lakin, arsa sahibi Yahudi bir süredir Şam dışında olduğundan, bütün bu olanlardan habersizdir ve cami inşaatı nerdeyse bitmek üzereyken çıkagelir. Uzun bir süre sonra Şam'a geri dönen Yahudi, arsasının üzerinde inşa edilmekte olan camiyi görünce hayretler içinde kalır, doğal olarak. Ve buna itiraz etmek için, valinin kapısına dayanır! Toprağının gaspedildiğini söyleyen Yahudi, cami yapımının durdurulmasını ister.
Ancak Şam valisi, Yahudi'nin şikayetlerine hak vermekle birlikte, bu kadar emek ve masraf harcanmış olan bir inşaatın durdurulamayacağını söyleyerek bu talebi reddeder ve Yahudi'ye, arsayı değerinin çok üzerinde ücret ödeyerek satın almaya hazır olduklarını bildirir. Fakat Yahudi bu teklife olumlu yanıt vermez, her ne pahasına olursa olsun, arsasını satmaya razı olmadığını ve kesinlikle satmayacağını, üstelik, kendisine ait bir arsa üzerinde cami istemediğini belirtir.
Şam valisi, müteakip günlerde de defaatle aynı teklifi götürür ama Yahudi her seferinde bu teklifi geri çevirir. Şam valisi bu duruma çok bozulur; zira çoktandır inşaatına başlanan ve yapımı neredeyse bitmek üzere olan bir camiden feragat etmek olacak iş değildir. Yahudi'den her seferinde olumsuz yanıt alan ve sürekli fiyat yükseltmelerin de işe yaramadığını gören Şam valisi, işi gittikçe zora bindirmeye başlar. Yahudi'yi satışa razı etme çabası her denemede başarısız olunca, vali artık tekliflerini tehditvari bir üslüpla yapmaya başlar. İş artık zülüm boyutuna varmıştır; Yahudi'yi ikna çabaları, ona eziyet etme ve sıkıntı verme noktasına varmıştır.
Topraklarının zorla gaspedildiğini, buna karşılık hakkını geri alamayacağını düşünen Yahudi, Şam valisine haber göndererek, "Sizi halife Ömer bin Hattab'a şikayet edeceğim; hakkımı almak için ta Medine'ye gideceğim. İslam halifesi Ömer adaletli bir yöneticidir, inanıyorum ki beni gözetecektir" der.
... ve, yollara düşer! Ta Medine'ye kadar gelerek Müslümanlar'ın halifesinin, Hattab'ın oğlu Ömer'in huzuruna çıkar.
Yahudi, Şam'da olan biteni başından sonuna kadar, olduğu gibi Hz. Ömer'e anlatır.
Yahudi'yi sükünetle ve büyük bir dikkatle dinleyen Hz. Ömer, hiçbir şey söylemez ve etrafındaki yardımcılarına, "Çabuk bana ölmüş bir hayvanın kemiğini bulup getirin" diye emreder. Dışarı çıkan Müslümanlar, bir süre sonra ellerinde bir kemikle geri gelirler ve Ömer'in bunu ne yapacağını bilmedikleri için büyük bir merakla kendisine verirler.
Halife Ömer, kemiğe bir şeyler yazar ve Yahudi'ye verir. Sonra da der ki: "Bu benim Şam valisine mektubumdur. Bunu götür ve kendisine ver!"
Hz. Ömer, Şam valisine bir mesaj yazmıştır ve bu mesajı da kağıda değil, bir kemiğe yazmıştır, hayvan kemiğine.
Yahudi bunu alır ve günler süren bir yolculuktan sonra Şam'a geri döner. Döner dönmez de Şam valisinin huzuruna çıkar. Vali, onun kendisini şikayet etmek için Halife Ömer'in yanından geldiğini bildiğinden, merak içinde beklemektedir. Yahudi, Hz. Ömer'in yanından geldiğini, hakkını aramak için Medine'ye kadar gittiğini söyleyince, Şam valisi, "Söyle o zaman, Ömer sana ne dedi?" diye sorar. Bunun üzerine Yahudi, "Ömer bana tek kelime bile etmedi, hiçbir şey söylemedi. Sadece size şunu gönderdi" diyerek elindeki kemiği Şam valisine uzatır.
Kısa bir şaşkınlık geçiren vali, merak ve hayretle kemiği eline alır ve üzerindeki yazıyı okumaya başlar. Yazıyı okuyan Şam valisinin yüzü kıpkırmızı olmuş, şaşkınlıktan gözleri açık kalmıştır. Kemiğin üzerinde aynen şunlar yazılıdır:
"VALİİİ, VALİİİ! CAMİYİ YIK AMA ADALETİ YIKMA!"

Yorumlar

Popüler Yayınlar